30 Aralık 2011 Cuma

yenilmez..

..Şimdi kulağımda halkının zafer şarkısı yankılanıyor.belki anlamıyorum ama gözlerinde o büyük kavganın izlerini görmek mümkün..bu duyguyu hiisedebilmek inan mükemmel birşey,tarif edemediğim derecede anlamı yüksek hisler..seni anlamak zor değil benim lügatımda,herşey açık ve net aslında..sana yakıştıramadığım şey ne biiliyor musun ?..halkın kadar cesur olamaman..şu an şarkıda dediği gibi geçmişinden sana yadigar 'yenilmez' ruhunu,hakettiğin sevgiyle birleştirememen..üstelik karşında bunu anlayabilecek derece yüksek gönüllü biri varken..yanlış anlama bunu kendimi övmek için söylemiyorum..sen biliyorsun aslında içimdeki sevginin ne derece yüksek olduğunu..gözlerine dokunabildiğimi pekala görüyorsun..ama korkuyorsun,,bu denli ağır bir aşk'ın kollarına yüreğini teslim etme gerçeği seni saçmasapan korkulara sürüklüyor..bunlar seni ikna çabası falan değil,bunlar sadece sahip olduğum duyguların,kafamın içinde dönüp duran kelimelerin seni anlatmaya çalışma çabası..biliyorum ben şimdi sayfalarca yazsamda boşa,sen anlamadıktan sonra hiçbir anlamı yok,ne yüreğimdeki duyguların ne de yazdığım yazıların..


bununla birlikte daha anlamı-->  http://www.youtube.com/watch?v=hNqpkigpLgk

28 Aralık 2011 Çarşamba

..Bugünün hat'rı bir başkaydı bende..sana bakmak bir korkuydu sanki,çocukluğumdan kalma en büyük korkularım canlandı birden,anlamadım neden bu  kadar çok sevdiğimi seni..neden bu kadar tutuldum hiçbir fikrim yok aslında ama ben anlamadan sen birşeyler çalmışsın sanki gözlerimden,,şimdi sana ne söylesem nafile,anlamayacaksın biliyorum çünkü senin anlamaya cesaret edemediğin şeylere sahip benim yüreğim..benim geldiğim yerde aşk'ın en derin hali evcilik niyetine sokaklarda heba edildi..bundandır zaten sırtımızdaki kanbur,gözbebeklerimizin sürekli patlamaya hazır bir fırtına gibi durması hep bundan,çocukluktan..şimdi hakkını yemeyelim; seni de biliyorum..senin geldiğin yerde aşk'a vakit olmamıştır,anlayabiliyorum..korkuyorum şimdi kendi yüreğimden,aşk'ı bu kadar çok beslemek zarar mı acaba diyorum ? ..aşk'ta bencillik iyimidir diyorum kendi kendime..ama yinede dayanamıyorum,gözlerine bakınca bütün enerjimi,benliğimi herşeyimi alıyorsun..bakışıyla bana bunları yapanın,bana dokunduğunda neler yapabileceği,,düşünmek bile ürpermeme sebep oluyor..seni anlatabildiğim iki dostum var şimdilik,,biri en kadim dostum 'Emir' diğeri de (eskiden olsa buraya kalemim yazardım ama klavye oldu artık)..seni anlatmak zor,konu sen olunca düğümlenmemek elde değil..bu konuda yapabilecek hiçbirşeyim yok,öyle gitmek falan istediğim de yok,yanlış anlaşılmasın..bu halim aşk'ın karamsar hali değil..bunlar sadece benim duygularım,kimilerine göre küçük duygular belki ama BENİM olması yeterli bir ölçü..şimdi sana tekrar dönelim güzel bayan,sen şimdi bana bakmaya bile korkuyorsun ya,konuşamıyorsun benimle,yüzüme bakamıyorsun,bütün bunları anlayabiliyorum söylemek istediğim benden ne kadar kaçarsan kaç kaderinin kölesi olmaktan kaçamassın,bunu unutma..ne yaparsan yap,istediğin duyguyu hisset,,bu SENİ SEVİYORUM gerçeğimi değiştiremez..ve biliyorum bunu çok iyi yapıyorumm:))

http://www.youtube.com/watch?v=IxszlJppRQI&feature=related

22 Aralık 2011 Perşembe

ölüyorum..

..# Bırak artık geçmişte ki yangınlara kovayla su taşımayı,gör artık ellerindeki çizgileri aynadaki cesedi..nedir yani yanlızlığınmı öldürecek seni bu yaşında,suçun belli senin yüreğini çöp etmek bir çift göz'e..-'inanıyorum' diyosun ya,,sen kendinin yalancısısın aslında,en ufak birşey de nefes alamayan sen değilmisin,ağlaya ağlaya göz pınarlarını kurutmak isteyen sen değilmisin ?...neye inanmak bu söyle,savunduğun,inandığın duyguları yaşamak neden zor sana ?..bu mu seni yaşatacak??,inandığını söylediğin yeri geldiğinde gülüp geçtiğin hayat sana verecek mi yani istediğin mutluluğu ?..bırak dostum artık,rahat bırak kalbini,o sadece kan pompalamaktan ibaret..o ne anlar senin hissettiklerini..silkelende kendine gel,hep dersin ya kendine -'ben istersem yaparım' diye,,isteme,YAP artık !!! ne yapacaksan çabuk yap dostum,ölüyorum..

13 Aralık 2011 Salı

Jiddu Krishnamurti - Eğitim Üzerine

Neden eğitim aldığınızı merak ediyorum. Siz biliyormusunuz? Yeterince büyüdüğünüzde anne babanız sizi okula gönderiyor. Herhalde onlar neden sizi okula gönderdiklerini biliyorlardır. Peki, ama siz biliyormusunuz?Sizin ve anne babanızın bildiği tek şey okula gidip eğitim almanız gerektiğidir.

Peki, eğitimli olmak ne demektir? Bunu hiç düşündünüz mü? Sadece sınavlardan geçip, ondan sonra evlenerek ...hoşunuza gidecek veya gitmeyecek bir iş bulup hayatınızın geri kalanını o işi yaparak geçirmek midir? Eğitim bu mudur? Çeşitli okullara gidiyor ve eğitim görüyorsunuz, yani matematik, tarih, coğrafya, fen bilimleri vesaire öğreniyorsunuz. Neden? Bunu hiç düşündünüz mü? Sadece sonrasında geçiminizi kazanmak için mi eğitim görüyorsunuz? Eğitimin amacı bu mu?

Eğitim sadece sınavlardan geçme ve isminizin önüne bir unvan koyma meselesi midir, yoksa bundan tamamen farklı bir şey midir? Çevrenize baktığınızda, dünyanın tüyler ürpertici keşmekeşini görüyorsunuz. Anne babanız lüks arabaların içinde kulüplere gidip eğlenirken yiyecek bir şeyi olmayan, tatil nedir bilmeden ve her gün sabahın köründen gece yarısına dek çalışmak zorunda kalan yoksulları görüyor musunuz? Hayat budur değil mi? Zenginler ve yoksullar var, hastalar ve sağlıklılar var. Dünyanın her yerinde savaş, sefalet var. Her türden dert, sıkıntı var. Ve henüz gençken bu meseleler üzerinde düşünmeye başlamanız gerekmiyor mu?

Ama gördüğünüz gibi, olağanüstü çatışmaları, sefaleti, ıstırapları, mücadeleleri, savaşlarıyla engin bir hayatı göğüslemeye hazır olmanıza yardım etmiyorlar okullarda; hiç kimse size bu meselelerden söz etmiyor.Sadece apaçık ortada olan bazı gerçeklerden söz ediyorlar ama bu yeterli değildir...

7 Aralık 2011 Çarşamba

hayat bizim çabamızla güzelleşir..

#
Her şey zıddı ile bilinir.
Acı olmazsa tatlı,
Kötü olmazsa iyi,
Çirkin olmazsa güzel,
Ölüm olmazsa yaşam,
... Yokluk olmazsa varlık,
Hastalık olmazsa sağlık,
Çileler ve hüzünler olmazsa mutluluk,

Nasıl bilinebilir!

Çoğu zaman herkesin hayattan nefret ettiğimiz anlar olmuştur.
Bazen ölsem de kurtulsam dediğimiz anlar…
İşte böyle bir anda Azrail kapımız çalsa ve ruhunu almaya geldim dese,
Kaçımız buyur içeri deriz.

Biraz önce bıktım artık yaşamak istemiyorum diyorduk, ama Azrail’e de kapıyı açmak istemiyoruz. Demek ki her şeye rağmen yaşamak istiyoruz…
Hayat standardı bizlerden daha zor olanları düşüneceğiz, bizlerden iyileri değil. İsyan etmek, bağırıp çağırmak, birilerinin hayatına bakıp sürekli imrenmek veya kıskançlık krizlerine girmek çözüm değil!

Hayatın renklerini biz aramalıyız.

Hayat hep siyah-beyaz renklerden oluşuyor ve başka renk göremiyorsak,
Siyah ve beyazında bir renk olduğunu kabul edip bu iki renkle mutlu olmaya çalışmalıyız.
Güzel görme, güzellikler bulma adına çabalarımız olmalı! Değiştiremediğimiz şeyler içinde üzülmemeli ve ruhumuza eziyet etmemeliyiz.
Kader defterinde bizim için uygun görülen hayatı;

Kabul ederek,

Küsmeden, Onunla barışık yaşayarak,
Geçmişe hayıflanmadan,
Yapamadıklarımızı ve keşkelerimizi bir yana bırakarak,
Umudunuzu kaybetmeden,
Mevcut hayattan mutluluğu nasıl sağabilirimin hesabının yaparak,
Hayat yolunun bundan sonraki kısmında güzellikler de, engellerde olabileceğini düşünerek,
Neden ve niçin’lerle boğuşmadan,
Hayattan çok şey beklemeden, beklentilerimizi abartmadan,
Hayatın ellerini bırakmadan (nasıl olsa o bizi bir gün bırakacak acele etme)
Bir kere dünyaya geldiğimizin, bir defa yaşama hakkımızın olduğunun, başka şans tanınmayacağının bilinci ile:

Kabulleneceğiz!
Yaşayacağız!
Güzelleştireceğiz!
Seveceğiz!
 

6 Aralık 2011 Salı

Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine / SCHOPENHAUER – I

‎'..En genel gözlem bize insan mutluluğunun iki temel düşmanın ıstırap ve can sıkıntısı olduğunu gösterir. Daha ileri gidip, birinden yakamızı sıyıracak kadar talihli olma ayrıcalığımızın düzeyinin bizi diğerine yaklaştırdığını söyleyebiliriz. Aslına bakılırsa hayatın bize sunduğu, bu ikisi arasında, az veya çok şiddetli bir salınımdır. Bunun sebebi bu iki kutuptan her birinin diğeri için çift yön...lü, harici ya da nesnel, deruni ya da öznel bir çatışmayı içinde barındırmasıdır. Haricen, ihtiyaç içerisinde bulunmak ve yoksunluk ızdırap üretir; buna karşılık eğer bir insan sahip olması gerekenlerden daha fazlasına malikse bu sefer de yakasını can sıkıntısına kaptırır. Dolayısıyla aşağı sınıftakiler günlerini ihtiyaçları tedarik için sürekli bir mücadele ile, bir başka ifadeyle, ıstırapla geçirirken yüksek sınıflar can sıkıntısıyla biteviye ve çok kere umutsuz bir savaş halindedir.,,

5 Aralık 2011 Pazartesi

i don't understand..

..içinde bulunduğum şu küçücük odada kimbilir kaçkere ağladım,anlatsam ciddiye alınmaz bende kalan yaraların derinlikleri,,ne yapmam gerekiyor ?..artık vazgeçmek mi,yoksa her seferinde gözyaşlarımı olması gerektiği gibi oluruna bırakmak mı ? ya da gitmek mi neresi olduğunu bilmeden.. bu gitme isteğide nerden yadigar merak ediyorum..hissediyorum,yüreğimin son kan damlacıklarını tükettiğini hissediyorum..kurtarılmaya ihtiyacı olabilir mi insanın ?..bahsettiklerimin pesimistlikle,mutsuzlukla falan ilgisi yok sadece anlayamıyor insan,neden her seferinde unutmak gerekiyor,bu kadar mı zor yaşamak hayatı ???..bir insanın gözlerinin içine sevgiyle,aşkla bakmak onu yaşamak bu kadar mı zor geliyor ?? ..neden insanoğlu yaradılış nedenini unutmuş çoktan..dediğim gibi bunların yanlızlıkla ilgisi yok,zaten ben yanlız değilim,,sadece yüreğim yanlızlığı hissediyor ve ara sıra bunu bana hatrlatıyor..

2 Aralık 2011 Cuma

İnsanlık bulantıdır..

İnsan yalnız yaşayınca bir şey anlatmanın bile ne olduğunu unutuyor: Dostlarla birlikte inanılabilir şeyler de ortadan kayboluyor. Olaylar da öyle. İnsan onlara da aldırmaz oluyor. Bir bakıyorsunuz konuşan insanlar çıkıyor ortaya, bir bakıyorsunuz çekip gidiyorlar. Başını sonunu duymadığınız hikayelere dalıyorsunuz. Duyduğunuzu anlatın deseler kötü tanıklık edersiniz.

Bu sev...inçli, akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. Bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı fikirde olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar önem veriyorlar! Bakışı içe dönük, balık gözlü, kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmayagörsün, suratları hemen değişir.

Yaşarken başımızdan hiçbir şey geçmez. Dekorlar değişir, kişiler girer çıkar, yalnız. Başlangıçlar da yoktur; günler anlamsız bir biçimde birbirine eklenir durur, sonu gelmez, yeknesak bir ekleniştir bu..